Konu Sonunda Online Test ve Denemelerimizi Çözmeyi Unutmayın!
→ Güncel Sınav Online Platformu
İnkılâp: Bir devletin toplumsal kurumlarında sosyal, siyasal ekonomik ve dinî alanlarda yapılan köklü yeniliklere inkılâp denir. İnkılâpların başlangıcı 1789 Fransız İhtilali'ne dayanır. inkılâplar siyasal ve sosyal düzeni tamamen değiştirmeyi hedefler.
İhtilal: İhtilal ülkenin siyasal yapısını, ekonomik yapısını, sosyal yapısını ve yönetim düzenini değiştirmek amacıyla kanunlara uymadan kuvvet kullanılmasıyla yapılan halk hareketidir.
Reform: Toplumsal alandaki sorunları düzeltmek amacıyla yapılan değişikliklerdir.
Reform siyasal ve sosyal düzeni değiştirme niteliği taşımaz, sorunları giderir.
Hükümet Darbesi:Devletin disiplinli bir kuvveti tarafından yöneticileri değiştirmeye yönelik harekettir.
Türk tarihinde Batılılaşmanın ilk somut adımıdır. 3 Kasım 1839'da Sultan Abdülmecid döneminde Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşid Paşa tarafından okunmuştur. Bu fermanla devlet kendisini yenilemesi gerektiğini söylemiştir. Fransız İhtilâli ile Osmanlı ülkesinde aydın kişiler ve yeni fikirler oluşmaya başlamıştır. Özellikle meşrutî yönetim yanlısı aydınların baskıları, yapılan ıslahatların kalıcı olması fikri ve Fransız İhtilâli ile ülkeye giren milliyetçilik fikirlerinin olumsuz etkilerinden kurtulmak amacı ile 3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane Parkı'nda ilan edilmiştir.
4 Ekim 1853-30 Mart 1856 tarihleri arasındaki Osmanlı-Rus savaşıdır. Kırım Savaşı olarak da bilinmektedir. Rusya, 1853 yılından itibaren takip ettiği zayıf bir Osmanlı Devleti üzerinde etki alanı kurma politikasını bırakarak, bu devleti yıkma politikası takip etmeye başladı. Bunu gerçekleştirebilmek için de kutsal yerler sorununu kullandı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin Tanzimat Fermanı sonrasında güçlenmesini Rusya’nın çıkarlarına aykırı olduğunu düşünmekte, Rusya’nın Boğazlar ve İstanbul’a yerleşerek, Balkanlar’da kendisine bağlı devletler kurdurmak istemektedir. Birleşik Krallık, Fransa ve Piyemonte-Sardinya'nın Osmanlı tarafında savaşa dâhil olmasıyla savaş, Avrupalı devletlerin Rusya'yı Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak amacıyla verdiği bir savaş halini almıştır. Kırım Savaşı üç yıl sürmüş ve bunun sonucunda Ruslar yenilgiye uğramıştır. Paris'te kongre toplayarak Paris Antlaşması imzalanmıştır.
Paris Antlaşması, Rusya ile Kırım Savaşı'nı kazanan Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık ve Fransa arasında 30 Mart 1856 tarihinde imzalanmıştır.
Bu ferman Tanzimat fermanı’nı tamamlayan bir fermandır. Tanzimat fermanın da yapılacağı belirtilen yenilik esaslarını bir daha belirtmiştir. Bundan başka Hristiyan ve Musevilere yeniden şu hak ve ayrıcalıklar verilmiştir.
Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin düşündüğü ve inandığı tek bir şey yoktu. Cemiyet’in üyeleri, bazı temel fikirler konusunda hemfikirdi: Osmanlı Devleti’nde bir şeylerin yolunda gitmediğini biliyor ve bunu çözmek için farklı yollar arıyordu.
Ayrıca, böyle bir çözüm için belli bir oranda Avrupa’yı örnek almanın gerekliliği de ortak bir fikirdi.
Yeni Osmanlılar, 1865 yılında ortaya çıkan, Osmanlı milliyetçiliğini savunan, Montesquieu ve Rousseau gibi Fransız Devrimi'nin kavramcılarını benimsemiş,
Osmanlı'nın ilk anayasasını ve parlamenter sistemini geliştirmiş devlet adamları. Çoğunlukla Jön Türkler ile karıştırılmalarına rağmen, bu grup Tanzimat reformlarını yeterli bulmayan bürokratik,
mükemmeliyetçi ve demokratik çözümü öngören kesimdir.
Osmanlı modernleşme hareketi, yönetici elit içindeki dar bir grubun, gelgitler yaşamasıyla devam eden bir süreçti. Modernleşme yanlısı yönetici elit, Tanzimat sonrasında kendi içerisinde önemli bölünmelere uğramıştı.
Tanzimat modernleşmesi, bir anlamda kendisini tamamlarken diğer bir taraftan da kendi zıddını oluşturmuştu. Tanzimat modernleşmesinin eleştirisi olan ve Yeni Osmanlılar hareketi olarak tanımlanan genç yönetici elit adayları, Osmanlı modernleşme hareketi içinde,
modernleşme yanlısı grup içinde muhalefeti oluşturuyordu. Genel olarak bilinenin aksine, Yeni Osmanlılar hareketi homojen bir siyasi grup değildi. Yeni Osmanlılar hareketi içerisinde bulunan yönetici elit adaylar bazen birbirleriyle uyuşan fikirlerle bazen de
birbirlerine tamamen zıt olan fikirlerle varlıklarını devam ettirmişlerdi. Yeni Osmanlılar örgütsel, tutarlı ve hedefleri belirlenmiş olan bir grup değildi.
Genç Osmanlılardan, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınlar, Avrupa ülkelerindeki anayasal monarşilerden etkilenerek Osmanlı İmparatorluğu’nun meşrutiyet ile yönetilmesi gerektiğini savundular.
Osmanlı İmparatorluğu, Kırım Savaşı'ndan itibaren dış borç almaya başlamıştı ve 1870'lere gelindiğinde devlet hem ekonomik hem de siyasal bunalıma sürüklenmişti.
Bu bunalım sırasında Mithat Paşa ve arkadaşları 30 Mayıs 1876'da Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine V. Murat'ı geçirdiler. Ne var ki, V. Murat aydınların ve ilerici devlet adamlarının istediği
reformları yapabilecek biri olmasına rağmen ruh sağlığı bozulduğu için tahttan indirildi. Yerine II. Abdülhamid, meşrutiyeti ilan edeceği sözünü vererek tahta oturtuldu.
II. Abdülhamid tahta çıktığında Balkanlar’da ayaklanmalar başlamış, Rus İmparatorluğu, Osmanlı'ya bir ültimatom vermişti. Büyük Avrupa devletlerinin Haliç tersanelerinde toplanarak bir konferansta
Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan reformlar yapmasını istedikleri sırada, II. Abdülhamid siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi’yi ilan etti. Böylece Birinci Meşrutiyet dönemi başladı.
1877 Şubat'ında ülke çapında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877’de açıldı. İlk toplantı Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonunda yapıldı.
(Daha sonra meclis Ayasofya bitişiğindeki eski Darülfünun binasına taşındı.) Mecliste 69 müslim ve 46 gayrımüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atandı.
24 Nisan 1877'de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı ("93 Harbi" olarak bilinir) bir yıl boyunca meclis müzakerelerini gölgeledi.
Osmanlı ordusunun yenilgiye uğraması ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanması üzerine 31 Ocak 1878'de Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu olaydan 13 gün sonra 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamit meclisi süresiz olarak tatil etti.
1878-1908 arasında süren "İstibdat" döneminde anayasanın temel hükümleri uygulanmadı. Buna karşılık Kanûn-ı Esâsî resmen yürürlükte kaldı. Her yıl çıkarılan devlet Salnamelerinde Kanûn-ı Esâsî metni düzenli olarak yayımlandı. Ayan Meclisi bir daha toplanmadı ise de, Ayan üyelerine ölünceye kadar düzenli maaşları ödendi.
Yürürlükte çok kısa kalmasına rağmen daha sonraki olaylara öncülük etmiş (II. Meşrutiyet) ve fikirlerin olgunlaşmasında etkili olmuştur.